KÜMÜLATİF EKSİKLİK VE ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜNE ETKİSİ NEDİR?
- Aydin Alegoz
- 10 Eyl 2024
- 2 dakikada okunur
Öğrenme güçlüğü olan çocuklarda okul ilerledikçe başta ardıllık gerektiren (matematik ve türkçe gibi ) derslerden geride kaldıklarını gözlemlemekteyiz. Her geçen yılla, hatta dönemle birlikte ders yükünün de arttığını varsayarsak, öğrenme güçlüğü yaşayan öğrencilerin nasıl bir yükle karşı karşıya kaldıklarını tahmin edebiliriz.

Kümülatif (artarak çoğalan) eksiklik olarak da adlandırılan bu sorun, öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların okul ilerledikçe daha geride kaldıklarını göstermektedir.
Normal zeka düzeyine sahip, öğrenme güçlüğü ya da disleksi tanısı almış öğrenciler beklenen düzeyden iki veya daha fazla yıl düşük performans göstermektedir. Bu durum göz önüne alındığında disleksili bir öğrenci, okuma anlama performansında daha birinci sınıfın sonuna geldiğinde, yılın dörtte biri kadar geri kalmış olacaktır (Ancak bu eksiklik müdahele edilebilecek bir eksikliktir). Aynı öğrenci iyi bir varsayımla ikinci sınıfta mevcut okuma içeriğinin dörtte üçünü öğrenmiş olsa bile özellikle okuma-anlama konusunda yarım yıl geri kalmış olacaktır (Bu da yine müdahele ile düzelebilecek bir eksikliktir). Her yıl bunun en az yarım yıl gerileyerek geldiğini düşündüğümüzde ise on ikinci yılın sonunda çocuk dokuzuncu sınıf düzeyinde okuma-anlama becerisine sahip olacaktır. Bu bizim en iyimser gözle baktığımızda ortaya çıkacak olan manzaradır.
Fark edilmesi gereken en önemli nokta şu ki birinci sınıfın sonunda müfredatın sadece dörtte üçüne hakim olunması ikinci sınıf müfredatına da eşdeğer miktarda hakim olunması anlamına gelmemelidir. Hatta bu eksiklik müfredatın anlaşılmasını engelleyecektir. Malesef ki müfredatın tam öğrenilmeyen kısmı her yıl daha da artacaktır. Bu yüzden bu eksiklik kümülatif bir eksiklik haline gelmektedir. Bu da okuma ve anlama problemi yaşayan öğrencilerin okuma ve okuma anlama dışında daha pek çok dersten becerilerinin her daim eksik kalması demektir.
Okuma - anlama temel eğitimin en önemli konusudur. Pek çok konunun anlaşılması için öğrencinin okuma yazmayı ve ardından akıcı, doğru okuma ve anlama becerisini çok iyi öğrenmesi gerekmektedir. Ancak özellikle ülkemizde okuma yazma öğretiminden sonra akıcı ve doğru okuma, anlama öğretimi üzerinde durulmamaktadır. Aynı zamanda bireyle-rin okuma hataları da görmezden gelinerek yanlış okuma bir alışkanlık haline gelmektedir. Öğrenci sürekli doğru okuma çabası içersinde bocalayarak müfredatın tüm konularından geri kalmaktadır. Bununla birlikte ders kitaplarının okunabilirlik seviyesinin düşüklüğü ve okumanın sevdirilmemesi gibi pek çok dış etkenin de eklenmesi ile bu eksiklik kümülatif bir eksiklik haline gelmektedir. .







Yorumlar